Similar topics
KÖMÜR ÖZELLİKLERİ
2 posters
KÖMÜR ÖZELLİKLERİ
"Kömür"
Çoğunlukla siyah renkli, bazıları ise kahverengi, katmanlaşmış bir tortul kayaç olan kömür, aslında karbonun katışkılı bir biçimidir. Milyonlarca yıl önce yetişen büyük ve sık ormanların, başka tortul çökellerin altına gömülmesi sonucunda oluşmuştur.
Sanayileşmiş ülkelerde kömüre duyulan gereksinim oldukça büyüktür, çünkü kömür bugün hâlâ başlıca ısı ve enerji kaynağıdır. Kokkömürü ve havagazının yanı sıra, sanayide kullanılan pek çok kimyasal madde kömürden üretilir. Dünya kömür rezervlerinin büyük bölümü kuzey yarıkürededir; nitekim, önde gelen kömür üreticisi ülkeler SSCB, ABD, Çin, Polonya, İngiltere, Alman Demokratik Cumhuriyeti, Almanya Federal Cumhuriyeti ve Hindistan'dır. Kömür güney yarıkürede daha az bulunmakla birlikte, Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda'daki yataklardan oldukça büyük miktarlarda kömür çıkarılmaktadır. Kuzey Kutup Bölgesinde de kömür bulunmuştur; kâşif Robert Falcon Scott ise Antarktika'da kömür yatakları keşfetmiştir. Ekvator yakınlarında ise kömüre çok az rastlanır. Dünyanın çeşitli yerlerinde kömür aramaları sürdürülmektedir ve son zamanlarda bazı yeni zengin kömür yatakları bulunmuştur. Dünya toplam kömür üretimi, yılda yaklaşık 3 milyar tondur. Bugün yeraltında ne kadar kömür kaldığını söylemek pek kolay değildir, ama gene de birkaç yüzyıl kadar yetecek yatakların bulunduğu tahmin edilmektedir.
Kömür Nasıl Oluştu
Kömürün büyük bölümü, günümüzden yaklaşık 340 milyon yıl önce başlayıp yaklaşık 60 milyon yıl önce sona eren Karbonifer Dönem' de oluşmaya başladı. Karbonifer Dönem'den önceki Devoniyen Dönem'de, kuzey yarıkürede büyük dağlar oluşmuştu. Karbonifer Dönem'de, bu sıradağlar havanın etkisiyle aşınmaya uğradı. Irmak ve yağmur sularınca dağlardan aşağılara taşınan kumlar ile öteki molozlar, çevredeki sığ denizlerin kıyılarında birikti; böylece buralarda deltalar, bataklıklar, sulak düzlükler oluştu.
Bu bataklıklarda dev ağaçlardan oluşan sık ve geniş ormanlar yetişti; bu ağaçların günümüze kalan yegâne akrabası, "kibritotu" ya da "kurtpençesi" denen ve atalarına hiç benzemeyen minik bitkilerdir. Bu dev ağaçlar öldüklerinde, çürümekte olan bitkisel maddelerden oluşan ıslak bir zeminin içine devriliyordu. Su, ağaçların çürümesini yavaşlatıyor, bunun sonucunda da orman alanı turbalık haline geliyordu. İşte bu turba yatakları, milyonlarca yıl sonra, bugün bizim yaktığımız kömüre dönüştü. Çoğu yerde geniş bataklıklar sular altında kaldı, ormanlar ölüp gitti ve turbalar çamurlara gömüldü. Sonra, gene dağlardan bölgeye akan ırmaklarca taşınan kumlar çökelmeye başladı. Kum setleri yükselip su düzeyinin üstüne çıkınca, yeni ormanlar yetişti ve bu süreç tekrarlandı. Kömür yataklarının bulunduğu alanların üst üste sıralanmış farklı kayaç katmanlarından oluşmasının nedeni budur.
Çamurlardan oluşan şeyllerin üzerinde kumtaşları bulunur. Her kumtaşı katmanının üst kesimleri, bitki kökleriyle doludur ve bu katmanın üzerinde de bir kömür yatağı ya da damarı yer alır. Sonra bunun üzerinde gene bir şeyi katmanı görülür. Deniz basmasına uğramış kesimlerde ayrıca, içi deniz kabuklarıyla dolu ince bir kireçtaşı katmanı da bulunur. Bazı kömür yataklarında birçok kömür damarı vardır; bu damarlar, ağacın yetişme, çürüme, sular altında kalma ve mille örtülme süreçlerinin, ne kadar sık tekrarlanmış olduğunu gösterir. Bazı damarlar çok incedir, örneğin yalnızca 3 santimetredir; bu durum, turba yataklarının çok kısa bir zaman içinde sular altında kaldığını gösterir. Bazı yerlerde ise 30 metreden daha kalın damarlara rastlanır; bu da oluşum sürecinin çok daha uzun bir zaman dilimi içinde gerçekleşmiş olduğu anlamına gelir. Hindistan'da Singrauli kömür havzasındaki damarlardan biri 152 metre kalınlığındadır; Avustralya'nın Victoria eyaletinde de 225 metre kalınlığında bir linyit yatağı bulunmaktadır. Damarlar arasındaki derinlik de birkaç metreden birkaç yüz metreye kadar değişebilir; bu, turba yataklarının suda ne kader derine gömülmüş olduğuna, çamur ve kum katmanlarının birikim hızına bağlıdır. 20 metre kalınlığındaki bir turba yatağı, sonuçta 2 metre kalınlığında bir kömür yatağı oluşturur.
Bakterilerce başlatılan bitkilerin kömürleşme süreci milyonlarca yıl sürer; Yer'in iç kesimlerinden kaynaklanan ısının, turbaların üstünde biriken çamur ve kumun yarattığı basıncın etkisiyle tamamlanır. Katman sıkıştıkça içindeki su ve gazlar dışarı kaçar; turba önce linyite (kahverengi kömür) dönüşür; linyit, genellikle kahverengi, yumuşak, yarı oluşmuş bir kömürdür. Linyit, daha sonra taşkömürüne dönüşür; madenkömürü de denen siyah renkli taşkömürü en yaygın kullanılan kömür türüdür. Taşkömürü de sonunda en sert ve bileşim bakımından katışıksız karbona yakın kömür türü olan antrasite dönüşür. Turbadan antrasite kadarki bu kömürleşme sürecinin hangi aşamada olduğu, sürecin başlangıcından bugüne kadar geçen zamanın uzunluğuna ve o bölgenin jeolojik koşullarına bağlıdır. Bu nedenle turba, linyit, taşkömürü ve antrasit, birlikte ya da ayrı ayrı yerlerde bulunabilir. Kömür alanı dev bir peynirli sandviçe benzetilebilir; bu sandviçin peyniri kömür, ekmeği ise kayaçlardır. Ama bu her zaman düz bir sandviç değildir; bazı yerleri bükülmüş ya da ezilmiş olabilir. Bunun nedeni, kömürün oluşum dönemindeki yerkabuğu hareketleridir. Damar, yüzeye çıkıp havayla temas ettiği yerlerde aşınmaya uğrar. Kalan kömürün büyük çoğunluğu, aradaki çukurlarda bulunur. Maden ocaklarının açıldığı bu çukur bölgelere kömür havzası denir. Bir kömür damarının yüzeyde göründüğü yere mostra ya da çıkma denir. Örneğin, Soma, Muğla ve Elbistan linyit yatakları yüzeydedir ve açık işletme denen bir maden kazı yöntemiyle kazılır.
Çoğunlukla siyah renkli, bazıları ise kahverengi, katmanlaşmış bir tortul kayaç olan kömür, aslında karbonun katışkılı bir biçimidir. Milyonlarca yıl önce yetişen büyük ve sık ormanların, başka tortul çökellerin altına gömülmesi sonucunda oluşmuştur.
Sanayileşmiş ülkelerde kömüre duyulan gereksinim oldukça büyüktür, çünkü kömür bugün hâlâ başlıca ısı ve enerji kaynağıdır. Kokkömürü ve havagazının yanı sıra, sanayide kullanılan pek çok kimyasal madde kömürden üretilir. Dünya kömür rezervlerinin büyük bölümü kuzey yarıkürededir; nitekim, önde gelen kömür üreticisi ülkeler SSCB, ABD, Çin, Polonya, İngiltere, Alman Demokratik Cumhuriyeti, Almanya Federal Cumhuriyeti ve Hindistan'dır. Kömür güney yarıkürede daha az bulunmakla birlikte, Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda'daki yataklardan oldukça büyük miktarlarda kömür çıkarılmaktadır. Kuzey Kutup Bölgesinde de kömür bulunmuştur; kâşif Robert Falcon Scott ise Antarktika'da kömür yatakları keşfetmiştir. Ekvator yakınlarında ise kömüre çok az rastlanır. Dünyanın çeşitli yerlerinde kömür aramaları sürdürülmektedir ve son zamanlarda bazı yeni zengin kömür yatakları bulunmuştur. Dünya toplam kömür üretimi, yılda yaklaşık 3 milyar tondur. Bugün yeraltında ne kadar kömür kaldığını söylemek pek kolay değildir, ama gene de birkaç yüzyıl kadar yetecek yatakların bulunduğu tahmin edilmektedir.
Kömür Nasıl Oluştu
Kömürün büyük bölümü, günümüzden yaklaşık 340 milyon yıl önce başlayıp yaklaşık 60 milyon yıl önce sona eren Karbonifer Dönem' de oluşmaya başladı. Karbonifer Dönem'den önceki Devoniyen Dönem'de, kuzey yarıkürede büyük dağlar oluşmuştu. Karbonifer Dönem'de, bu sıradağlar havanın etkisiyle aşınmaya uğradı. Irmak ve yağmur sularınca dağlardan aşağılara taşınan kumlar ile öteki molozlar, çevredeki sığ denizlerin kıyılarında birikti; böylece buralarda deltalar, bataklıklar, sulak düzlükler oluştu.
Bu bataklıklarda dev ağaçlardan oluşan sık ve geniş ormanlar yetişti; bu ağaçların günümüze kalan yegâne akrabası, "kibritotu" ya da "kurtpençesi" denen ve atalarına hiç benzemeyen minik bitkilerdir. Bu dev ağaçlar öldüklerinde, çürümekte olan bitkisel maddelerden oluşan ıslak bir zeminin içine devriliyordu. Su, ağaçların çürümesini yavaşlatıyor, bunun sonucunda da orman alanı turbalık haline geliyordu. İşte bu turba yatakları, milyonlarca yıl sonra, bugün bizim yaktığımız kömüre dönüştü. Çoğu yerde geniş bataklıklar sular altında kaldı, ormanlar ölüp gitti ve turbalar çamurlara gömüldü. Sonra, gene dağlardan bölgeye akan ırmaklarca taşınan kumlar çökelmeye başladı. Kum setleri yükselip su düzeyinin üstüne çıkınca, yeni ormanlar yetişti ve bu süreç tekrarlandı. Kömür yataklarının bulunduğu alanların üst üste sıralanmış farklı kayaç katmanlarından oluşmasının nedeni budur.
Çamurlardan oluşan şeyllerin üzerinde kumtaşları bulunur. Her kumtaşı katmanının üst kesimleri, bitki kökleriyle doludur ve bu katmanın üzerinde de bir kömür yatağı ya da damarı yer alır. Sonra bunun üzerinde gene bir şeyi katmanı görülür. Deniz basmasına uğramış kesimlerde ayrıca, içi deniz kabuklarıyla dolu ince bir kireçtaşı katmanı da bulunur. Bazı kömür yataklarında birçok kömür damarı vardır; bu damarlar, ağacın yetişme, çürüme, sular altında kalma ve mille örtülme süreçlerinin, ne kadar sık tekrarlanmış olduğunu gösterir. Bazı damarlar çok incedir, örneğin yalnızca 3 santimetredir; bu durum, turba yataklarının çok kısa bir zaman içinde sular altında kaldığını gösterir. Bazı yerlerde ise 30 metreden daha kalın damarlara rastlanır; bu da oluşum sürecinin çok daha uzun bir zaman dilimi içinde gerçekleşmiş olduğu anlamına gelir. Hindistan'da Singrauli kömür havzasındaki damarlardan biri 152 metre kalınlığındadır; Avustralya'nın Victoria eyaletinde de 225 metre kalınlığında bir linyit yatağı bulunmaktadır. Damarlar arasındaki derinlik de birkaç metreden birkaç yüz metreye kadar değişebilir; bu, turba yataklarının suda ne kader derine gömülmüş olduğuna, çamur ve kum katmanlarının birikim hızına bağlıdır. 20 metre kalınlığındaki bir turba yatağı, sonuçta 2 metre kalınlığında bir kömür yatağı oluşturur.
Bakterilerce başlatılan bitkilerin kömürleşme süreci milyonlarca yıl sürer; Yer'in iç kesimlerinden kaynaklanan ısının, turbaların üstünde biriken çamur ve kumun yarattığı basıncın etkisiyle tamamlanır. Katman sıkıştıkça içindeki su ve gazlar dışarı kaçar; turba önce linyite (kahverengi kömür) dönüşür; linyit, genellikle kahverengi, yumuşak, yarı oluşmuş bir kömürdür. Linyit, daha sonra taşkömürüne dönüşür; madenkömürü de denen siyah renkli taşkömürü en yaygın kullanılan kömür türüdür. Taşkömürü de sonunda en sert ve bileşim bakımından katışıksız karbona yakın kömür türü olan antrasite dönüşür. Turbadan antrasite kadarki bu kömürleşme sürecinin hangi aşamada olduğu, sürecin başlangıcından bugüne kadar geçen zamanın uzunluğuna ve o bölgenin jeolojik koşullarına bağlıdır. Bu nedenle turba, linyit, taşkömürü ve antrasit, birlikte ya da ayrı ayrı yerlerde bulunabilir. Kömür alanı dev bir peynirli sandviçe benzetilebilir; bu sandviçin peyniri kömür, ekmeği ise kayaçlardır. Ama bu her zaman düz bir sandviç değildir; bazı yerleri bükülmüş ya da ezilmiş olabilir. Bunun nedeni, kömürün oluşum dönemindeki yerkabuğu hareketleridir. Damar, yüzeye çıkıp havayla temas ettiği yerlerde aşınmaya uğrar. Kalan kömürün büyük çoğunluğu, aradaki çukurlarda bulunur. Maden ocaklarının açıldığı bu çukur bölgelere kömür havzası denir. Bir kömür damarının yüzeyde göründüğü yere mostra ya da çıkma denir. Örneğin, Soma, Muğla ve Elbistan linyit yatakları yüzeydedir ve açık işletme denen bir maden kazı yöntemiyle kazılır.
Geri: KÖMÜR ÖZELLİKLERİ
SÜPERSİN ELİNE KOLUNA SAĞLIK DEWAM :ÖP:
denizkızı- NoRMaL ÜyE
- Kayıt tarihi : 22/03/09
Mesaj Sayısı : 104
Tecrübe : 605
Teşekkür : 24
Yaş : 27
Nerden : ANKARA
Cüzdan
Para: 25
Altın: 145
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz