ŞEYHİ VE HARNAME
2 posters
ŞEYHİ VE HARNAME
Yük çekmekten şikayetçi, zayıf ve hasta bir eşek var. Oduna ve suya gitmekten bıkmış. Gece-gündüz üzüntü ve dert içinde. Öyle ağır yükler çekiyor ki, sırtında tüy kalmamış. Tüy şöyle dursun et ve deriden de eser yok.Dudakları sarkmış, çenesi düşmüş. O kadar zayıf ki arkasına bir sinek konsa yoruluyor. Kulağında kargalar, gözünde sinekler dernek kurmuş. Arkasından palanı alınsa, kalanı it artığından farksız.
Birgün, sahibi ona acır, sırtından palanını alarak otlağa salıverir. Eşek orada öküzleri görür. Öküzlerin kılını çeksen yağı damlayacak kadar semizdirler. Bir devlet tacı gibi gördüğü öküzlerin boynuzlarına hayran kalır. Üstelik yular ve palan dertleri de yok. Şaşar ve kendi hallerini tasavvur ederek düşünür. Yaratılışta eşit oldukları halde, kendilerinin boynuzdan mahrum olmalarını manasız ve haksız bulur. Bu müşkülünü, ancak eşeklerin piri tanınan,gün görmüş, akıllı ve hakim eşeğin çözeceğini anlayarak ona başvurur. İhtiyar eşek kendisine şu cevabı verir : “Bu işin aslı basittir.Allah öküzü rızık sebebi olarak yarattı. Gece-gündüz arpa buğday işler, bunların hasıl olmasında uğraşırlar. Başlarında devlet tacı olması bundandır. Halbuki bizim işimiz, odun taşımaktır. Bunu göz önünde tutarsan bize boynuz şöyle dursun, kuyruk ve kulağın da fazla olduğunu anlarsın.”
Zavallı eşek oradan dert içinde ayrılır. Fakat bu işin aslı kolaymış diye aslında memnun da olur . “ Artık ben de buğday işler, yazımı ve kışımı orada geçiririm.Ne zamana kadar odun ile dayak yiyeceğim, bundan sonra buğday işlemekle izzetler bulayım.” Şeklinde düşüncelerle dolaşırken yeşermiş bir ekin görür. Aşk ile yemeye başlar. Öyle saldırır ki , az zamanda tarla kara toprak haline gelir. Doyduktan sonra yuvarlanır ve sevincinden terennüme başlar. Tiz perdeden bağırması durumdan ekin sahibinin haberdar olmasına sebep olur. Tarla sahibi gelip de tarlasını mahvolmuş görünce, biçare eşeği döver. Bununla da hırsını alamaz; kuyruğunu ve kulağını keser.
Eşek canı acı---rütük--- kaçarken yolda akıl danıştığı pir eşeğe rastlar. İhtiyar eşek halini sorar. Zavallı inleyerek der ki “ Boynuz umarak kulaktan oldum.”
Şeyhi’nin Harname isimli risalesinin Türk Edebiyatında önemli bir yerinin olmasının ilk hiciv metni olarak kabul edilmesinin yanında Şeyhi’nin kuvvetli şairliği ile de ilişkisi vardır. Bir mesnevinin ihtiva etmesi lazım gelen tevhit, naat, padişah methiyesi, telif sebebi, esas hikaye, dua gibi kısımların bu küçük eserde mevcut bulunması ve kısımların şaşılacak derecede bir nisbet ve tenasüb ile yazılmış olması Şeyhi’nin şairlik başarısının göstergesidir. Şeyhi’nin eserde vermiş olduğu tasvirler çok güçlüdür. Eşeğin zayıflığı ve öküzlerin otlaktaki görünüşleri çizilirken göze,kulağa, zihne hitap eden canlı ve hareketli sahneler oluşturulmuştur. Bu yönü ile eski edebiyatımızda eşi az bulunur realist bir örnektir.
Şeyhi, Harname’de tarihin başlangıcından beri insanların tartıştıkları kader kavramı ve bu kavramın insan hayatının seyrindeki yeri ve insanların bu kavrama bakışlarını, kadere karşı gelme ve bunun sonuçlarını işlemiştir. Bu konu insanların farklı derecelerle (karakter, bilgi, güç, sosyal statü, servet,vb. yönünden) yaratılmalarının önemli değil herkesin kendi yaratılmış olduğu ortamda herkesçe kabul edilmiş ortak değerlere göre davranmasından önemli olduğudur.
İnsanların davranış ve hareketlerini kabul edilmiş değerlere göre değil de yaratılışın ve dolayısıyla kaderin getirdiği farklılıklara karşı çıkarak yapmaları halinde kaybedilenlerden olacakları anlatılmıştır.
Birgün, sahibi ona acır, sırtından palanını alarak otlağa salıverir. Eşek orada öküzleri görür. Öküzlerin kılını çeksen yağı damlayacak kadar semizdirler. Bir devlet tacı gibi gördüğü öküzlerin boynuzlarına hayran kalır. Üstelik yular ve palan dertleri de yok. Şaşar ve kendi hallerini tasavvur ederek düşünür. Yaratılışta eşit oldukları halde, kendilerinin boynuzdan mahrum olmalarını manasız ve haksız bulur. Bu müşkülünü, ancak eşeklerin piri tanınan,gün görmüş, akıllı ve hakim eşeğin çözeceğini anlayarak ona başvurur. İhtiyar eşek kendisine şu cevabı verir : “Bu işin aslı basittir.Allah öküzü rızık sebebi olarak yarattı. Gece-gündüz arpa buğday işler, bunların hasıl olmasında uğraşırlar. Başlarında devlet tacı olması bundandır. Halbuki bizim işimiz, odun taşımaktır. Bunu göz önünde tutarsan bize boynuz şöyle dursun, kuyruk ve kulağın da fazla olduğunu anlarsın.”
Zavallı eşek oradan dert içinde ayrılır. Fakat bu işin aslı kolaymış diye aslında memnun da olur . “ Artık ben de buğday işler, yazımı ve kışımı orada geçiririm.Ne zamana kadar odun ile dayak yiyeceğim, bundan sonra buğday işlemekle izzetler bulayım.” Şeklinde düşüncelerle dolaşırken yeşermiş bir ekin görür. Aşk ile yemeye başlar. Öyle saldırır ki , az zamanda tarla kara toprak haline gelir. Doyduktan sonra yuvarlanır ve sevincinden terennüme başlar. Tiz perdeden bağırması durumdan ekin sahibinin haberdar olmasına sebep olur. Tarla sahibi gelip de tarlasını mahvolmuş görünce, biçare eşeği döver. Bununla da hırsını alamaz; kuyruğunu ve kulağını keser.
Eşek canı acı---rütük--- kaçarken yolda akıl danıştığı pir eşeğe rastlar. İhtiyar eşek halini sorar. Zavallı inleyerek der ki “ Boynuz umarak kulaktan oldum.”
Şeyhi’nin Harname isimli risalesinin Türk Edebiyatında önemli bir yerinin olmasının ilk hiciv metni olarak kabul edilmesinin yanında Şeyhi’nin kuvvetli şairliği ile de ilişkisi vardır. Bir mesnevinin ihtiva etmesi lazım gelen tevhit, naat, padişah methiyesi, telif sebebi, esas hikaye, dua gibi kısımların bu küçük eserde mevcut bulunması ve kısımların şaşılacak derecede bir nisbet ve tenasüb ile yazılmış olması Şeyhi’nin şairlik başarısının göstergesidir. Şeyhi’nin eserde vermiş olduğu tasvirler çok güçlüdür. Eşeğin zayıflığı ve öküzlerin otlaktaki görünüşleri çizilirken göze,kulağa, zihne hitap eden canlı ve hareketli sahneler oluşturulmuştur. Bu yönü ile eski edebiyatımızda eşi az bulunur realist bir örnektir.
Şeyhi, Harname’de tarihin başlangıcından beri insanların tartıştıkları kader kavramı ve bu kavramın insan hayatının seyrindeki yeri ve insanların bu kavrama bakışlarını, kadere karşı gelme ve bunun sonuçlarını işlemiştir. Bu konu insanların farklı derecelerle (karakter, bilgi, güç, sosyal statü, servet,vb. yönünden) yaratılmalarının önemli değil herkesin kendi yaratılmış olduğu ortamda herkesçe kabul edilmiş ortak değerlere göre davranmasından önemli olduğudur.
İnsanların davranış ve hareketlerini kabul edilmiş değerlere göre değil de yaratılışın ve dolayısıyla kaderin getirdiği farklılıklara karşı çıkarak yapmaları halinde kaybedilenlerden olacakları anlatılmıştır.
Geri: ŞEYHİ VE HARNAME
çok teşekkür ederim
magic- YeNi ÜyE
- Kayıt tarihi : 30/12/09
Mesaj Sayısı : 33
Tecrübe : 127
Teşekkür : 2
Yaş : 32
Nerden : İstanbul
Cüzdan
Para: 5
Altın: 4
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz