forum-94
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İstanbul'un Fethi

3 posters

Aşağa gitmek

PC İstanbul'un Fethi

Mesaj tarafından sAmYunMetUs Cuma Ocak 15, 2010 5:30 pm

İstanbul'un Fethi




Osmanlı ordusu, bütün sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1453 yılı Şubat ayında ağır topçu grubu Edirne’den yola çıkarıldı. Toplar, Rumeli Beylerbeyi Karaca Beyin kumandasında 10.000 kişilik süvariyle iki ayda İstanbul önlerine getirildi. Anadolu ve Rumeli’deki bütün silahlı kuvvetler, Türk-İslâm âleminin her tarafından gelen şeyh, tarîkat pîrleri ve dervişleri ile Aydınoğlu, Karamanoğlu gönüllü kuvvetleri ve Osmanlı hoşgörüsüne hayran Sırp, Macar, Ulah, Alman, Latin, Rum askerlerden meydana gelen Osmanlı ordusunun mevcudu, 125.000 civarındaydı. Devrin en modern silâhlı kuvvetlerine sahip Osmanlı Sultanı İkinci Mehmed Han, yanında Akşemseddin, Akbıyık, Molla Gürânî ve Molla Hüsrev gibi büyük âlimler olduğu halde, 24 Mart Cuma günü Edirne’den hareket etti. Osmanlı kolbaşısı 1 Nisanda Çekmece’ye, 5 Nisanda İstanbul önüne ulaşıp, Bayrampaşa Deresi kenarında Maltepe sırtlarına Otağ-ı Hümâyûn kuruldu. 6 Nisan Cuma günü bütün ordusuyla İstanbul surları önünde Cuma namazını kılan Sultan Mehmed Han, kuşatma hattını kurdu. Topkapı’dan Edirnekapı’ya kadar uzanan merkez kuvvetlerinin başında, İkinci Mehmed Han ve Sadrazam Halil Paşa, Cenevizlilere ait Galata sitesi önündeki kuvvetlerin başında Vezir Zağanos Paşa vardı. Karaca, İshak, Mahmud ve Bursalı Ahmed paşalar, surları çepeçevre sarmakla vazifelendirildi. Donanmanın başında Kaptan-ı Deryâ Baltaoğlu Süleyman Paşa bulunuyordu. Vezir Mahmud Paşa, sünnet-i seniyyeye uyularak, şehrin kan dökülmeden teslimi için Bizans imparatoru On birinci Konstantin Dragazes’e elçi gönderildi. İstanbul’un derhal teslimi hâlinde kan dökülmeyeceği, ahâlinin canına, malına hürmet edileceği teklif edildi. Bizans İmparatorunun Osmanlı teklifini reddi üzerine, 6 Nisan Cuma günü harekât başlatıldı.

Osmanlı kuşatma harekâtı başladığında, İstanbul’un nüfusu yetmiş bin civarında olup, Bizans ordusu, ücretli asker ve yardıma gelen Haçlı kuvvetleriyle yirmi bin kadar asker ile elli gemiden meydana geliyordu. Osmanlı topçusunun surları çökerten, kalplere dehşet veren ateşleri, Bizans’ı iyice korkuttu. Bütün ahâlî bu durumda topyekün savunmaya iştirak etti. Beş yüz-altı yüz kilogram gelen mermi ve granit top gülleleri, yüzyıllardan beri bütün haşmetiyle uzanıp yükselen İstanbul surlarında, her patlayışta büyük gedikler açıyordu. Bu gedikler, taze kesilmiş hayvan derileri ile kaplı yün ve kumaş balyaları ile kapatılmaya çalışılıyordu. 12-17 Nisan günleri Osmanlı ordusunun, bilhassa piyadelerinin surlara yaklaşma gayretleri netice vermiyordu. Kuşatma esnasında Bizans İmparatorunun hep yanında bulunmuş olan Nicole Barbaro, günlüğünde Osmanlı askerinin surlara yaklaşma gayretlerini anlatırken:


İstanbul’un savunması ve ikmalini temin için, Papa tarafından üç Ceneviz gemisi ile bir Bizans gemisi 20 Nisan günü Zeytinburnu açıklarında rüzgârın kesilmesi ile beklemeye başladılar. 12 Nisandan beri Dolmabahçe önünde demirleyen ve 18 Nisanda adaları fetheden Osmanlı donanması, bu durumdan istifade etmek isteyip derhal o bölgeye giderek bu dört gemiyi ablukaya aldı ve deniz muharebesi başladı. Baltaoğlu Süleyman Beyin komutasındaki Osmanlı donanması, küçük gemilerden kuruluydu. Bizans gemisine kıçtan mahmuz vurulmasına rağmen kesin bir neticeye gidilemedi. Bu harbi, Zeytinburnu açıklarından at üzerinde takip eden Sultan, hırs ve üzüntüsünden atını denize sürdü. Elbiseleri deniz suyundan ıslanıncaya kadar su içinde ilerledi. Maiyeti de Sultan’a uydu. Bu halde bile donanmaya emirler gönderdi. Bu muharebede Venedik ve Bizans gemileri, Osmanlı kuvvetlerinin elinden kurtularak, o sırada çıkan uygun rüzgâr ile Haliç önlerine kadar gelerek, gerili bulunan zincirin açılması ile içeri alındılar. Muteber kaynaklara göre Osmanlı kaybı, yüz kadar şehid ve otuz yaralıydı. Bu durum, Bizans’ın moralini yükseltti. Bu harbin sonunda Baltaoğlu Süleyman Bey bu vazifeden alınıp, yerine Hamza Bey tayin edildi.



Bu plânını en yakınlarından bile gizleyip, son âna kadar kimseye sezdirmedi. Gemilerin geçeceği yol güzergâhını bizzat kendisinin tespit ettiği rivayet edilir. O zaman bağlık bahçelik ve çalılık olan yerlerden geçen bu yolu temizletip, gerekli tesviyelerini süratle yaptırdı. Bu işte binlerce insan çalıştırıldı. Yollar yapılıp, iri taşlar üzerine kalaslar döşenerek, don yağı, sâde yağ ve zeytinyağı ile yağlanarak, yolun iniş ve çıkışlı yerleri ile virajlarına işin özelliğine uygun palanga, bucurgat ve sair tespit malzemeleri yerleştirildi. Ayrıca her gemi için beşiğe benzer kızaklar hazırlatıldı. Yeteri kadar koşum hayvanı da, icap eden yerlerde bulunduruluyordu. Bazı malzemelerle zeytinyağı, o zaman Galata’da oturan Cenevizlilerden satın alınmıştı. Donanmanın büyük bir kısmı, 22 Nisanda Tophane önlerine geldiğinde, durum ancak anlaşılmıştı. Donanmanın karadan kat ettiği yolun güzergâhı, Tophâne-Kumbaracı Yokuşu-Tepebaşı-Asmalı Mescid-Kasımpaşa şeklinde tespit edilmişti. Yolun uzunluğu, 1512 metre kadardı. Gemiler Kasımpaşa’dan Haliç’e ininceye kadar, Bizans ve Cenevizliler tarafından fark edilemedi. O devirde Bizans’ta hurafe o kadar yaygındı ki, sabaha karşı gemilerin süratle Haliç’e doğru geldiğini görenler; “Bu Müslümanlar bize sihir yapıyor” diye seyre daldılar. Osmanlı donanmasından altmış yedi gemi, İkinci Mehmed Hanın bu dâhiyâne buluşu sayesinde Haliç’e girdi.

Bu işler yapılırken, bunları perdelemek ve düşmanı tespit için, Haliç’te bulunan düşman gemilerinin ateş altına alınması gerekti. Bu maksatla topçubaşına emir veren Sultan’ın aldığı cevap, top atış menzili içinde bulunan Galata ile limandaki (Galata Limanı) Ceneviz gemilerine de gülle isabet edebileceği şeklindeydi. O zaman Sultan Mehmed Han, “Cenevizlilerle ahdimiz vardır. Onlara zararımız câiz değildir” cevabını vermiş, kararını uygulayamamanın sıkıntısı ile uykusuz bir gece geçirmiş, sabaha kadar düşünerek, zamana göre çok ileri bir teknikte, bugünkü havan toplarına çok benzer, dik mermi yollu bir silâhın planını çizerek, mermi yolunun çizeceği kavsin ve menzilinin hesaplarını, yani balistik hesaplarını yaparak, ilk olarak havan topu döktürdü. Böylece, Osmanlı donanmasının Haliç’e indiği gün, havandan atılan güllelerle, Bizans donanmasına göz açtırılmadı. Donanmayı gören Bizans, büyük bir korkuya kapıldı. İmparator Konstantin Dragazes bir heyet göndererek; “Ne kadar ağır olursa olsun, bir vergi karşılığında kuşatmanın kaldırılmasını” teklif etti. Sultan Mehmed Han da; “İstanbul kalesinin teslimi karşılığında imparatora Mora despotluğunu” verebileceğini söyledi. Bizans, bunu kabul etmedi. Bu arada Bizans’ı savunmada yardımcı olan, Venedik ve Cenevizlilerin arasında, komuta ve savunma tedbirleri hususunda büyük anlaşmazlıklar çıktı. Birbirlerini kaçmaya niyetli olmakla suçlamaya başladılar. Hattâ Venedikliler, bu şüphenin kalkması için, Haliç'teki Venedik ve Ceneviz gemilerinin yelken ve dümenlerinin karaya taşınmasını teklif ettiler.


23 Nisan günü Osmanlı kuvvetleri, seri bir şekilde Haliç üzerine bir köprü kurmaya başladılar. Galata tarafında Humbarahâne ile Bizans tarafında bugünkü Defterdar arasına kurulmaya başlanan bu köprünün genişliği beş buçuk metre kadardı. Cenevizlilerden satın alınan boş şarap fıçıları ile bazı küçük kayıkların üzerine geniş kalaslar bağlanarak bir ucu serbest olarak inşa edildi. Bu köprüyü, akılları ermeyen Bizanslılar, “Su üstünde yürüme sihri!” diye değerlendirmişlerdir. Esasında bu, kendilerinin içtikleri şaraplardan boşalan fıçıların yardımıyla yapılan bir köprüydü. Bu köprü, İstanbul’un fethine kadar asker ve malzeme naklinde kullanılarak, yanlarına konan küçük toplarla, zayıf Bizans surları dövüldü.

18 Mayısa kadar kara ve denizde devam eden muharebeler, yeni bir kuşatma silâhının surların kenarında kullanılması ile tekrar kızıştı. Osmanlı kuvvetleri geceleyin, ağaçtan yapılmış, İstanbul surlarından daha yüksek, yürüyen bir kuleyi, surlara on adım mesafeye getirdiler. Sabah güneşin ilk ışıkları ile ortalığı seçmeye başlayan Bizans müdafîleri, bu yürüyen kuleden çok korktular. Bir gecede yapılan bu kulenin iskeleti, iki kat deve derisi ile kaplanıp, ateşe karşı dayanıklı olması için arası toprakla doldurulmuştu. Üst katlarına merdivenle çıkılan yürüyen kulenin gövdesinde, ateş açma pencereleri vardı. Sura yaklaşan kuledeki askerler yıkım yaparken, etraftaki askerler de hendekleri dolduruyorlardı.

29 Mayıs Salı günü öğleye doğru, kır atının üstünde, yanında hocaları ve ordu kumandanları olduğu halde muhteşem bir alayla Topkapı’dan İstanbul’a giren genç hükümdar, doğruca Ayasofya’ya gitti. Fatih adıyla anılmaya hak kazanan 21 yaşındaki Sultan Mehmed Han, Bizanslıların alkış ve tezahüratı, Türk askerlerinin dört bir taraftan göklere yükselen ezan ve tekbir sesleri arasında, Ayasofya önüne geldi. Ayasofya, ağzına kadar, kadın-erkek Rumlarla doluydu. Bizanslıların hüngür hüngür ağlamalarından hasıl olan gürültüyü susturarak, sükûtu sağlayan Fatih Sultan Mehmed Han, Ayasofya’da şükür namazı kıldı. Yerlere kapanan ahâli, rahip ve eski Ortodoks patriğine karşı; “Kalkınız! Ben Sultan Mehmed, sana ve bütün ahâliye söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda, benim gazabımdan korkmayınız” hitabında bulundu.
__________________
sAmYunMetUs
sAmYunMetUs
MoDeRaTöR
MoDeRaTöR

Kayıt tarihi : 05/01/10
Mesaj Sayısı : 135
Tecrübe : 1271
Teşekkür : 7
Yaş : 30
Nerden : Ankara

Cüzdan
Para Para: 85
Altın Altın: 320

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

PC Geri: İstanbul'un Fethi

Mesaj tarafından SaNcArHaN Cuma Ocak 15, 2010 7:39 pm

Çok iyi paylaşım ellerin dert görmesin Smile
SaNcArHaN
SaNcArHaN
SiTe KuRuCu (AdMiN)
SiTe KuRuCu (AdMiN)

Kayıt tarihi : 21/03/09
Mesaj Sayısı : 1151
Tecrübe : 8266
Teşekkür : 134
Yaş : 30
Nerden : ANKARA

Cüzdan
Para Para: 745
Altın Altın: 1759

https://forum-94.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

PC Geri: İstanbul'un Fethi

Mesaj tarafından sAmYunMetUs Çarş. Ocak 20, 2010 6:57 pm

Amin hepimizin
sAmYunMetUs
sAmYunMetUs
MoDeRaTöR
MoDeRaTöR

Kayıt tarihi : 05/01/10
Mesaj Sayısı : 135
Tecrübe : 1271
Teşekkür : 7
Yaş : 30
Nerden : Ankara

Cüzdan
Para Para: 85
Altın Altın: 320

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

PC Geri: İstanbul'un Fethi

Mesaj tarafından CrueLL Perş. Ocak 21, 2010 11:04 am

Eline koluna sağlık süper paylaşım
CrueLL
CrueLL
YeNi ÜyE
YeNi ÜyE

Kayıt tarihi : 16/01/10
Mesaj Sayısı : 46
Tecrübe : 322
Teşekkür : 4
Yaş : 34
Nerden : İstanbul

Cüzdan
Para Para: 1
Altın Altın: 65

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz